Noterlerin Bugünkü YEri
Noterlik müessesesinin tarihi gelişimi sürecinde değişik hukuk sistemlerinin arz ettiği farklı yapılar, günümüzde de farklı noterlik sistemlerinin oluşmasına yol açmıştır. Bu sistemleri, Latin Noterlik sistemi, AngloSaxon Noterlik sistemi ve Devletçi Noterlik sistemi olarak üçe ayırmak mümkündür.
Latin Noterlik Sistemi
Milli hukuklarının kaynağını Roma hukukunun oluşturduğu ülkelerde latin noterlik sistemi uygulama alanı bulmaktadır. Bu sistemde noterliğe çok büyük önem verilmekte, noterlik görevi yapacaklarda belli nitelikler aranmakta ve noterlerin yapacakları işler belli kurallara bağlanarak noterlik bir meslek statüsüne yükseltilmektedir. Bunun bir gereği olarak latin noterlik sisteminde noterliklerin mesleki bir kuruluş olarak örgütlenmesi sistemin en büyük özelliğidir.
Latin noterlik sistemini benimseyen ülkelerin noterlik kuruluışları kendi aralarında örgütlenerek Uluslararası Latin Noterler Birlğini kurmuşlardır. Türkiye Noterler Birliği’nin de üye olduğu bu kuruluşun diğer üyeleri arasında Almanya, Avusturya, Belçika, Lüksenburg, Hollanda, isviçre, Fransa, ispanya, italya Yunanistan, Arjantin, Brezilya, Şili, Meksika, Peru ve Uruguay devletlerinin milli noterlik örgütlerini saymak mümkündür.
Anglo Sakson Noterlik Sistemi
Bu sistemde noterlik bağımsız bir meslek olarak kabul edilmemekte, noterlik görevi daha çok tasdik işlemine hasredilmekte ve noterlik yapacak olanlarda belirli nitelikler aranmamaktadır. Amerika Birleşik Devleti’nin bazı eyaletlerini, ingiltere ve K.K.T.C.’ni bu sistemin uygulandığı ülkelere örnek olarak gösterebiliriz. (K.K.T.C’de noterlik işleri Tasdik Memurları Kanununa göre yürütülmektedir. Noterlik işlemleri Tasdik Memurları kanunu altında atananlar tarafından yapılmaktadır.)
Devletçi Noterlik Sistemi
Bağımsız noterlik mesleğinin kabul edilmediği, bunun yerine memur-noter modelinin benimsendiği bu sistem genellikle Orta Doğu Ülkeleriyle, Doğu Avrupa ülkelerinde uygulanmaktadır. Bununla birlikte, Doğu Avrupa ülkelerinin son zamanlarda bu sistemi bırakarak Latin Noterlik Sistemine geçmekte oldukları söylenebilir.
Kıbrıs’ta Tanzim,Tasdik,Tescil işleri Noterlik Hizmetleri
Kıbrıs’ta Tanzim, Tasdik ve Tescil işlerinin yani bu günkü anlamı ile Noterlik Hizmetlerinin ve Mesleğinin ifa ediliş şekil ve durumunu tarihi akışı içinde gözlemek bu hususa açıklık getirmek için tarihi boyunca Kıbrıs’ta Hükümran olan idareleri göz önünde bulundurmakta ve seyri paralelinde incelemesini yapmakta yarar vardır.
Kıbrıs’ın Akdeniz’de bir ada olarak, genelde bazı karakteristik özellikleri vardır. Hemen ifade edelim ki Kıbrıs var olduğu bilindiğinden beri müstakil, kendi kendine bir devlet idaresine mazhar olamamıştır. Kıbrıs Batı ile Yakındoğu, Ortadoğu ve Asya yolu üzerinde stratejik önemi olan bir ülkedir. Kıbrıs yukarıdaki özelliği bakımından ticari alandaki gelişmelere katkısı olan ve yine yukarıda adı geçen bölge ülkelerinin bilhassa deniz ticareti yolunda transit bir merkez olma niteliğini de haizdir.
Bu nedenlerle her alandaki ilişkilerde hukuki güvenin, sosyo-ekonomik ilişkilerde itimat ve istikrarın sağlanmasında gerekli önlemlerin alınmasının gereği ve zarureti bediidir. Bu vazgeçilmez faktörlerin gerçekleştirmesinde vazgeçilmez rolü ve fonksiyonu olan Tanzim-Tasdik ve Tescil Noterlik işlerinin Kıbrıs’taki durumunu da, Kıbrıs’a hakim olmuş devletlerin dönemleri itibarile zamanı idarelerini nazarı itibara alarak açıklamak gerekir. Şöyle ki Kıbrıs;
M.Ö.6 yüzyıldan M.S.395 yılına kadar Romalıların
M.S.395 yılından M.S.1191 yılına kadar Bizanslıların
M.S.1191 yılından M.S.1489 yılına kadar Lüzinyanların
M.S.1489 yılından M.S.1571 yılına kadar Venediklilerin
M.S.1571 yılından M.S. 1878 yılına kadar Osmanlıların
M.S.1878 yılından M.S.1960 yılına kadar ingilizlerin
M.S.1960 yılından M.S.1963 yılına kadar müstakil Kıbrıs Cumhuriyeti’nin. Kıbrıs Rum ve Türk Cemaatları muhtar idarelerinin
M.S.1974 yılından M.S.1983 yılına kadar iki kesimli idare 1.KTFD-Kıbrıs Türk Federe Devleti 2-Kıbrıs Rum idaresi
M.S.1983 yılından itibaren iki kesimli idare
1.-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
2.-Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti
1571 yılında Osmanlı imparatorluğu hükümdarlığına kadar geçen idare dönemlerine ait Tanzim Tasdik ve Tescil işleri ile ilgili ne arşivlerde ve ne de etnoğrafik müze kalıntılarında belgesel bir kanıt bulunamadı. Fakat Tanzim Tasdik ve Tescil işleri gerek Romalılar ve Bizanslılarda ve gerekse Fransız Hanedanlarından Lüzinyanlarda ve Romalılar ırkından olan Venediklilerde kendi ana merkez ülkelerinin idarelerinde var olup, ciddiyetle uygulanan ve bu işlemleri uygulayan kişilere verilmiş ünvanlar mevcut olduğuna, Noterlik mesleğinin tarihsel belgelerle kanıtlandığına göre, istila ettikleri ülkelere kültürlerini de götürdüler, tarihce bilinen bu milletlerin ve idarelerinin hükümranlığı altındaki KIBRIS’ta da mümasil işlemlerin mümasil kişilerce icra edildiği kuvvetle mutemeldir. Böylece;
1-Romalılar ve Bizanslıların idaresi döneminde, Roma hukukunda bu günkü anlamda Noterlik müessesesi olmamakla birlikte Büyük Roma Hukukcusu Ulpanius zamanına kadar tanzim işlerinin Notarii adı verilen katiplerce;
Hukukçu Ulpanius zamanında ihdas edilip daha sonra geliştirilen ve resmileştirilen Tanzim ve Tasdik işlerinin Tabelion adı verilen kimselerce;
Roma devletinin daha da islah edilerek teşkilatlanması sonucu tanzim tasdik ve tescil gibi işlemler dahil bütün hukuki işlemler Kayzerliğe bağlı NOTARii adı verilen hususi yerlerdeki kimselerce;
2.-Roma ve Bizans imparatorluğunun dağılışı ve çöküşü sonunda Fransız hanedanlarından olan Lüsinyanlar’ın hakimiyetine giren idare döneminde, resmiyet verilmek istenen senet ve sözleşmler Sinyorca;daha sonra da mahkemelerce;
1270’den sonra Kralın tayin ettiği resmi mütemetlerce, bir müddet sonra da Baronlar’ca;
3-.italyan asıllı Venedikliler zamanında, Roma imparatorluğunun parçalanması ile teşekkül eden Şövalyeliklerden birisi ve daha fazla kilise nüfuzunun hakim olduğu bir devlet vasfına girmiş, denizciliği kuvvetli bu idare,Kıbrıs’ı da idaresi altına alınca, Roma ve Germen hukukunun teşkilatlandırdığı bir nitelikte tanzim, tasdik ve tescil işlerini gördürüyorlardı. Kıbrıs’ta da bu işleri resmi kisveyi haiz Tabellion adı verilen kişilerce;(Her üç paragrafa referans: Hukuk müessesesi kitabı) yapılmış ve yaptırılmış olmaları kuvvetle muhtemeldir. Çünkü;
a)Yukarıda 3.paragrafta izah edilen Kıbrıs’ın idare edildiği dönemlerin hükümran unsurları, gittikleri yerlere bilhassa hakimiyeti altına aldıkları ülkelere kendi kültür, sistem ve teşkilatlarını götürmüş olduğu tarihlerce mevsuk bir gerçektir.
b)Hele Kıbrıs adası gibi ticari ve kültürel transit merkezi uğrağı ve durağı niteliğindeki bir ülke her zaman yeniliğe açık bulunmaktadır. Bu nedenle günlük sosyo-ekonomik hayat muamelelerinde tanzim tasdik ve tescil yani noterlik gibi hukuki bir meslek güvencesinin varlığının önemi ve kaçınılmazlığı gerçeği muacehesinde, Kıbrıs’ta da bu işlemlerin, üç paragrafta özetlenen idareler dönemlerinde, belirtilen adlar ve ünvanları taşıyan kişilerce yaptırılmış ve yapılmış olmaları, mehaz teşkil edebilecek bir belge olmamasına ve bulunmamasına rağmen kabul edilebilecek bir varsayımdır.
Osmanlı Hakimiyet Dönemi:
Osmanlılar 1571 yılında Kıbrıs’ı fethettiler.O tarihten itibaren Kıbrıs’a islam hukuku getirilmiş oldu.
islamiyette halk arasında tanzim ve tevsik işleri Kur’anı Kerimle başladığı mevsukdur.’Hizmeti Adalet’ denen bu tanzim ve tevsik işleri katibi adil adı verilen kişilerce görülürdü.
Zamanla bu işler kaza mercilerine tabi hizmetler arasına alındı. Ve islam hukukuna tevfikan Kıbrıs’ta da ihdas edilen Şer’i mahkemeleri Kadı’ları veya naiplerince gördürülmeye başladı. Hristiyan cemaatının tanzim tadik ve tescil işlerinin ifası Kilise makamlarına ve mercilerine verilmişti.
Kadılık ve Naiplik Şeriat hükümleri çerçevesinde resmi devlet memuriyeti olarak kabul edilirdi. Kıbrısın Kadıları ve Naipleri de imparatorluk Devletinin Başı-Halife imamül Müslimin-tarafından dini işlemlerle görevli ‘Meşihatı Ulia’ namındaki Bakanlığı kanalı ile tayin ve nasp edilirlerdi.
Gelişen sosyo-ekonomik düzen Kıbrıs’ta zamanla 4 kadılık ve naiplik merci ihdasını gerektirdi.şöyleki;
Lefkoşa ve Girne kazaları Kadılık ve ve Naipliği,
Larnaka Kazası Kadılık ve Naipliği
Mağusa Kazası Kadılık ve Naipliği
Baf Kazası Kadılık ve Naipliği.
Kıbrıs’ta hükümran olan 307 senelik Osmanlı imparatorluğu idare döneminde vazedilen tanzim tasdik ve tescil işlerine ilişkin teşkilat düzeni 1888 yılına kadar sürdürüldü.
Devletin merkezindeki hukuki değişiklikler Kıbrıs’a teşmil edilmedi. Nitekim,
a)03/10/1839’da kabul edilen Gülhane Hattı Humayunu fikriyatı paralelinde hukuk düzeni alanında yapılan ıslahata, tanzim tasdik ve tescil işlerinin geliştirilmesine matuf 1868 tarihli Ticaret ve Daavi Kalemi Nizamnamesi ile ihdas edilen Ticaret Kançılaryası yani Daavi Kalemi düzeni;
b)1877 yılında Mecelleyi Ahkamı Adliyenin ‘Beyyinat Kitabı’ her türlü ve neviden ahz’ü ita ve ahz’ü kabz’a yani her türlü alış verişe müteallik işlemlere ait Hukuki Hükümler kitabının yürürlüğe konulmasından sonra, tanzim ve tasdik tescil işlerine verilmek istenen yeni veche için ve Latin Avrupa ülkelerinin noterlik modellerine ve sistemlerine yaklaşım ve uyum için Fransız Noterlik Kanunundan tercüme edilmiş ‘Mukavelat Muharrirleri Nizamnamesinin kabülü ile ‘Mukavelat Muharrirleri’ünvanlı kişilerce noterlik hizmetlerinin gördürülmesi düzeni;
c)Mukavelat Muharrirleri Nizamnamesinin 1886’da yeni bir değişiklik nizamnamesi ile Mukavelat Muharrirlerinin tayinleri, yaş tahditleri ve bilhassa ifa edecekleri görevler hususunda getirilen yeni hükümleri modern noterlik müessesesinin nüvesinin atılışı düzeni;
Kıbrıs’ta uygulanmakta olan 3 asırlık tanzim tasdik ve tescil işleri düzeninin yenilenmesine, geliştirilmesine etkisi olmadı ise de, işbu hizmetler şeriat hükümleri çerçevesinde müesseseleşmişti. Bu müessesenin en bariz karakteristikleri, bu günkü anlamı ile Noterlik Hizmetleri Müessesesinin haiz olduğu belli başlı karakteristiklerini taşıyordu; Şöyleki;
i)Resmiyet verilmek istenen kıymeti haiz vesaikin tanzimi, tasdiki ve tescilinin bu hizmeti ifa etmelerine yetkili kılınmış kişilerce yapılması hükme bağlanmış idi. Aksi halde geçersizdi.
ii)Hizmeti ifa yetkisi, resmi bir kuruluşun tayin ve nasbına bağlı idi.
iii)Yaş tahdidi ile ilgili hükümler mevcut idi.
iv)Hizmeti ifa edeceklerde ehliyet, marifet ve meleke aranırdı.
Fıkı=hukuk tahsili ve bilgisi olması bir lazım idi. Tam üç asır, tanzim tasdik ve tescil işlerine ve bu hizmeti ifa edenlere gerek şer ’en ve gerekse hukuken islami adap erkan ve adalet ile değer atfedilerek ve önemsenerek, Kıbrıs halkının hukuk düzenini güvencesi ve tarafeyini arasında haklıyı haksızı meydana çıkarmada vazgeçilmez ve sarfınazar edilemez müesseseleştirilmiş bir hizmet düzeni olarak kabul ve var edildi.
ingiliz imparatorluğu Dönemi:
Kıbrıs, Osmanlılar tarafından, bir takım iç zaruretler dolayısıyla, akdedilen bir konvansiyonla,1878 yılında ingilizlere kiralanmıştı.
Bu konvansiyon hükümlerine göre 307 senelik Osmanlı idaresinde kurulan toplumsal şer’i ve idari müesseseler bütün yetki ve sorumlulukları ile aynen muhafaza edilecekti. Mesela; Kadılık, Müftülük, Naiplik, Evkaf, Emniyet Güvenlik vs. bu cümledendir.
Bu meyanda konumuz kadılar ve naipliklerce ifa edilegelmekte olan tanzim tasdik ve tescil işlerinin de şer’i ve hukuki anlamıyla devam ettirileceği kendiliğinden anlaşılabilen bir gerçektir.
Fakat bu ahit kısa zamanda ingilizlerce deforme edilmeye, bozulmaya başlandı.
Demokrasinin babası olarak tanınan ingiltere, temelinde demokrasi zihniyetinin var olduğu islamiyette, müftülük müessesesinin kuruluşu seçimle tecelli etmekte iken ve sistem o şekilde seçimle uygulanırken ingiliz idaresi bu demokratik sistemi lağvederek, müftüyü kendine yakın kişiler arasından birisini resen tayinle görevlendirdi. Bir müddet sonra da yıllarca din işlerini ve dini inanışları koruyan bir nevi lider evsafındaki müftüyü ve makamını lağvederek dini inanışlardaki manevi değerlere saygıyı yok etti.
Asırlarca vakf idaresi (Evkaf) müessesesi, Evkaf Murahhası ünvanlı Türk cemaat lideri vasfı olan kişilerce idare edilirken, bu makama bir ingiliz atadı
Milli manevi değerleri ve Türk milliyetçiliğini de zayıflatmak ve yok etmek amaciyle, Maarif Dairesinin Müdürlüğü’ne keza adanın yegane irfan ocağı Türk Lisesi Müdürlüğü’ne ingiliz elemanlar tayin etti. Anavatandan yüksek tahsil yapıp adaya dönen Türk gençlerine ve hocalarına iş vermedi. Mekteplerde okunan kitaplardan ne kadar milli parçalar varsa bunları metinlerden çıkarttırarak, sömürgecilik çıkarları ile şartlandırılmış bir toplum yaratmak politikasını bütün dehşetile sürdürdü.
Devlet Daireleri başlarındaki Türk kamu idarecilerini ya yerlerinden alarak pasifize etti veya görevlerinin yetkilerini kısıtladı.
Kültürel faaliyetlerde, Türk cemaatinin yegane milli bandosu Türk Lisesi bandosunu evvela milli marşlar çalmasından menetti, bilahare lağvetti. Okullarda ve Türk Cemaatinin kulüp ve derneklerinde milli piyesler ve toplantılarla kutlanması anane haline getirilen faaliyetleri yasakladı.
Bu genel izahattan sonra, konumuzla ilgili olarak da, Kıbrıs’ta tanzim tasdik ve tescil işleri iptidaileştirildi.Hiç bir makul gerekçeye dayandırılmadan 2 Mayıs 1888 tarihinde 11 paragraftan oluşan 3 sayfalık ‘Cetifying Officers Law-Tasdik Memurluğu Yasası’ ünvanlı bir yasa yürürlüğe konuldu.
Fasıl 57 sayılı kanun,1950 senesinde, ‘Tayin makamı’ ve ‘Harçlarla’ ilgili paragrafların değişikliği ile ilgili olarak Fasıl 39 sayılı kanun olarak yinelenerek yürürlüğüne devam edildi.
Yukarıda belirtilen tasdik memurları kanuna dayanılarak, Kıbrıs’ın 1925 yılında tam bir ingiliz müstemlekesi ilan edilişinden ve 1928 yılında da Şer’i mahkemeler yerine Kaza mahkemelerinin ihdasile Kadılık ve Naiplik müesseseleri de lağvedildikten sonra Türk Cemaatı arasından Rüstem efendi Türk Tasdik Memuru olarak atandı. Vefatından sonra da halen tasdik memurluğu da yapmakta olan oğlu Kemal Rüstem bey aynı ünvanla resmen görevlendirildi.
Bu kanunlar 13/72 sayılı Tasdik Memurları Yasası adı altında bir kaç maddesi değiştirilmek suretiyle ve topluma görünmeyen bir çok hukuki rahneler açmasına rağmen yürürlükte bırakılmaktadır.
Kıbrıs Cumhuriyeti Dönemi:
18 Ağustos 1960’da ilan edilen Cumhuriyetle Kıbrıs bağımsızlığına kavuşmuş, Londra ve Zürih anlaşmaları gereğince idaresi Rum ve Türk idarelerince müştereken yürütülmeye çalışılmıştır.1963 yılına kadar devam ettirilen Cumhuriyet idaresinde tasdik memurluğu=noterlik mesleği mevzuunda herhangi bir değişiklik veya geliştirilmeye yönelik herhangi bir teşebbüs olmamıştır. Bu kısa dönemde de Fasıl 39 sayılı yasa uygulamada kalmış ancak tatbikatta tayin mercii kurulan içişleri Bakanlığına, resim harç ve ücretler tespiti Maliye Bakanlığına bırakılmıştır.
1963 yılında Rumlar tarafından bozulan müşterek yönetim, yerini Türk ve Rum Cemaatlarının kendi kendilerini idare etme mecburiyetine terketti.
1963 den 1974 ‘e kadar geçen 11 sene zarfında Kıbrıs Türk Cemaatı, Kuzey Kıbrıs’ta ve bölgelerde, Türk Kurumları Federasyonu, Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi idare sistemleri ile var olan kanunların bazılarını uygulayarak, güncel zaruretler nedeniyle yalnız Türk Cemaatına şamil kurallar çıkarılarak kendi kendine idare etmek basiretini gösterdi.
Bu dönemde de Tasdik Memurları=Noterlik Kanununda her hangi bir değişiklik, geliştirme ve yenilik yapılmadı.
1974 Sonrası:
Kıbrıs Türkünün Hakimiyet Dönemi:
20 Temmuz 1974 Barış Harekatından sonra kurulan geçici Türk yönetimi, az sonra kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne inkılap ettirildi. Kıbrıs iki kesimli bağımsız bağlantısız, hiç değilse terörsüz, korkusuz ve huzurlu bir idareye kavuştu.
Genel hukuk, mali ve medeni hukuk hususlarında münhasıran Türk toplumunun acil ihtiyaçlarına cevap verecek emirnameler, kurallar çıkarılarak Federe de olsa devlet müesseselerinin kurulması tamamlanıyordu. KTFD’nin Kıbrıs Türk kesimine hakimiyeti süresince bir hukuk devletinin bütün icapları yerine getirildi.insan ve vatandaş hak ve hürriyetleri Anayasal kuruluşlarla ve organlarla korundu, mal ve can güvenliği tam bir huzurla sağlandı.
ingiliz ve Kıbrıs Cumhuriyeti dönemlerinden kalan Fasıl 39 sayılı ingilizce ‘Certifying Officers Law’13/72 sayılı yasa ile Türkçeleştirildi. Harçlarla ilgili 10. maddesinde değişiklik yapılarak,tayin edilmiş tasdik memurunun imzasının örneğinin gönderileceği devlet resmi mercilerinin belirlenmesine ilişkin 4.maddeye ilave yapılarak, Kanuna ilişkin Tüzük yapma yetkisiyle ilgili 15.madde yasayı uygulamaya yetkili bakanlık Maliye ve Ekonomi Bakanlığı olduğunu hükme bağlayan 16. madde ve KTFD’de TC Devletinde kullanılacak onaylanmış belgelerin geçerli olacağı ile ilgili 17.madde maddeleri ilave edilerek yine aynı iptidai şekilde gerek KTFD idare şeklinde ve gerekse 15 Kasım 1983 tarihinde ilan edilen KKTC idaresi şekli ile uygulanmasına devam edildi.
Kıbrıs’ta KTFD zamanı idaresi döneminde ve halen KKTC idaresinde yürürlükte olan 17 maddelik Fasıl 39 sayılı Tasdik Memurları Yasaı’nın olumlu ve olumsuz karakteristik özelliklerini özetle şöyle sıralayabiliriz..Şöyleki;
1-Kanun tümüle toplumun sosyo-ekonomik hukuk güvencesi ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte ve düzeyde değildir. Bilhassa Türkiye ile artan Bil’umum ilişkilerde var olması gereken hukuki güvence, karakterinden yoksundur.
2-.Kanun,resmi tescil mekanizmasını da içermediğinden bu kanuna dayalı üretilen vesaik de zamanla müdellel sübut karinesi olmak vasfını kaybeder.
3-Kanun,Tasdik Memurunun en yüksek icra organınca tayin edilerek görevlendirilmesini amirdir. Fakat emsali çağdaş kanunlarda tayin edilecek kişilerde aranacak ve var olması gereken nitelikleri hiç belirtmemiştir. Nitekim:-
Modern Noterlik mesleğine intisap edeceklerde ise Uluslararası ve bilhassa Latin Avrupa Noterler Birliği’ne dahil ülkelerin kanunlarında Hukuk, iktisat idari Bilimler mezunu olmaları şartı, diğer ahlaki genel şartlarla birlikte var olması gereken şart olarak tespit edilmiştir.
4.-Noterliğin teşkilatlandırılması ve teşkilatına resmiyet kazandırılması da sarfınazar edilemez bir husus iken bu kanunda bu hususa hiç yer verilmemiştir.
Ne noterlik hizmetinin ayrı bir daire kurularak görülmesi gereği,
5-Bu kanunun 15.maddesi kanunun daha iyi uygulanmasını teminen Maliye ve Ekonomi Bakanlığı’nca bir Tüzük yapılarak uygulanmaya konulmasını amirdir.
Bu tüzük sorumlu bakanlıkça bu güne kadar hazırlanmamıştır.. Onun içindir ki kanun ne iptidailiğinden kurtarılabilmekte ve nede suiistimallere engel olunabilecek önlemler ve kaideler vazedilebilmektedir.
KTFD döneminde bahis konusu Fasıl 39 sayılı kanunun 3.maddesine dayanılarak,10 Kıbrıslı Türk her biri 3 kazadan birinde hizmet görmek kaydı ile, anlaşılamayan gerekçe ve kriterlerle Tasdik Memuru atanarak bu sayı 11’e yükseltildi.
Kıbrıs’taki Tasdik Memurluğu Noterlik Hizmetinin geliştirilmesi babında bu dönemde Girne Tasdik Memurluğuna atanan Arif Hocalar tarafından gayri resmi gayretler ve çalışmalar yapıldı.
Hemen hemen bütün fonksiyonlarda ve hizmetlerde müesseseleri ile birlikte Anavatan müesseseleri ile Kuruluşları ile işbirliği ve bütünleşmekte olan Yavru vatan Kıbrıs’ın Noterlik Hizmetlerinde de işbirliği ve bütünleşmesi hem hayati ve hem de karşılıklı sosyo-ekonomik ve sosyo-politik ilişkiler yönünden zaruri olduğu söz götürmez bir hakikattır.işte bu işbirliğini ve bütünleşmeyi sağlamak üzere Arif Hocalar T.C. Noterler Birliği ile teması sağladı. Noterler Birliğinin pek muhterem Başkanı Rasım Eyüboğlu ve Genel Sekreter Asım Kayabekman, Arif Hocaları Müşahit Noter olarak 12. ve 13.Genel Kurul Toplantılarına lütfen davet ettiler. Genel Kurulların Divan Başkanlıkları Arif Hocalara Kıbrıs’taki meslek durumunu açıklayabilmek ve gayri resmi de olsa Noterlik alanında da işbirliği ve bütünleşme sağlanması için köprünün atılması amacı ile Genel Kurullarda konuşmak ve temsilci Noter meslektaşlara hitap edebilmek fırsat ve bahtiyarlığını verdiler.
Yapılan izahat ve sorulan sorularla bir yakınlaşma ve işbirliği fikir zemini teşekkül ettirildi. Noterliğin bağlı bulunduğu T.C. Adalet Bakanlığı yetkilileri ile yine yukarıda beyan edilen muhterem zevatın delalet ve yardımları sonucu temaslar yapıldı. Oradan da ayni fikir, ilgi ve beraberliğin lüzumunun anlayışı sağlandı.
En ufak bir resmi talep muvacehesinde Yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Noterlik Hizmetleri müessesesinin çağdaş düzeye getirilmesi için her türlü destek, bilgi, tecrübe aktarımı, teknik yardımlaşmada eğitici uzman kişilerin Kıbrıs’a gönderilebileceği prensip olarak kabul ve Kurullar Umumi heyeti ile Bakanlık yetkili makamlar seviyelerinde memnuniyetle benimsendi. Hatta ilişki ve yakınlaşma ile bütünleşmenin yol açıcı bir sebebi olarak yakın geleckteki bir Genel Kurul toplantısının Kuzey Kıbrıs’ta icrası önerisi, ittifakla kabul edildi. işbirliği ve bütünleşmede her iki ülke kanunlarında evvela paralellik ve sonrada bu hususlarda gerekli hükümler getirerek değişiklik yapılması bir zaruret olarak görüldü. Bilhassa KKTC’de halen dahi yürürlükte olan Fasıl 39 sayılı Tasdik Memuru kanununun emsali ülkelerin kanunları seviyesinde yeni bir kanunla değiştirilerek, mesleği modern çağdaş icaplarının hükme bağlanması da zaruret haline geldiği vurgulandı. Böylece T.C. Noterlik Müessesesi gibi KKTC Noterliğinin de Latin Avrupa Noterler Birliğine kaydettirilerek, KKTC hukuk devletinin hukuki bir müessesesinin Uluslararası bir teşkilatta temsil edilmesi ve bu alanda da hükmi şahsiyetinin tanıtılması imkanının yaratılması önemle vurgulandı. Keza KKTC’de hali faaliyetteki Tastik Memurlarının mesleki Oda’ya bağlanması için gerekli hükmün kanun da vazedilmesi ve bu oda yönetmeliğinin de bir an evvel hazırlanması önerildi. Kurulacak resmi Oda’nın T:C Noterler Birliği’ne bağlanması resmi yollar kanalı ile müracaatla ihtimal dahilinde olabileceği hususu müzakerelerden anlaşıldı. Gerek KKTC Noterlik Kanununun ve gerekse KKTC Noterler Odası Yönetmeliğinin hazırlanmasında TC Noterler Birlğinin her türlü maddi ve mesleki yardımı esirgememesi hususunda öne sürülen fikirler, ilgili her seviyedeki TC makamlarınca ve bilhassa T.Noterler Birliği Genel Kurul ve icra organları mahfillerince büyük hüsnü kabul gördü.
Bütün bu girişim ve öneriler ile temaslar ve görüşmeler, Arif Hocalar tarafından KKTC’de bu fikirleri benimseyip müşevviği zamanın Maliye Bakanı Sayın Salih COŞAR ve iç işleri Bakanlığı Müsteşarı Sayın Muammere, bir rapor halinde resmen aktarılmıştır.. Mezkur zevat da nim resmi olarak Arif Hocalar’dan bir kanun taslağı hazırlaması istenmiştir. Arif Hocalar lüzumlu ve gerekli kanun taslağını ve KKTC Noterler Odası yönetmeliğini yerel şartlar ve özellikleri göz önünde bulundurarak hazırlamış. Maliye ve içişleri Bakanlıklarına bir yazı ekinde takdim etmiştir.
Bu kanun ve yönetmeliğin tetkiki, redaksiyonun yapılması, mesleki teknik yönlerin tamamlanması amacıyle suretleri T.N.B.Yönetim Kurulu Başkanlığı’na da takdim edilmiştir. Kanun ve Yönetmelik Taslaklarının KKTC ilgili Bakanlıkların Hukuk işleri şubelerinde incelenmekte olduğu o günlerde öğrenilmiştir.
Arif Hocalar KKTC’nin halen yürürlükte olan Fasıl 39 ‘a ilişkin bir maddesinin uygulanması, kanunun 17 maddesindeki genel hükmü dayanak olarak kabul ederek 4.maddesinin ikinci fıkrasının uygulanması şumülünü genişletmeyi ilgili resmi makamlar nezdinde teşebbüse geçerek başarmıştır.4.maddeye göre tasdik memurunun imza örneği gönderileceği merciler arasında T.C.Lefkoşa Büyükelçiliği yoktur. Türkiye’de geçerli olacak evrakın üzerindeki imza onayını yapan tasdik memurunun imzasının onaylanması için tasdik memurunun imzasını, ilgili ilçe kaymakamı, kaymakamın imzasını içişleri Bakanlığı onaylar. Büyük Elçilik ondan sonra iç işleri Bakanlığı’nın imzasını onaylamak suretiyle evrak üzerindeki Tasdik Memuru’nun imzası onaylanmış olur. Bu bürokratik lüzumsuz formalite Tasdik Memurunun imza örneğinin bir suretinin Büyük Elçiliğe gönderilmesi suretiyle kısaltılmış oldu.. Elçilik Tasdik Memurunun imzasını doğrudan doğruya onaylamak suretiyle vatandaşların işleri çok daha süratle ve kolaylıkla bitirilmiş olmaktadır.
Bu formalitenin bu şekilde düzenlenmesi de Kanunun 17.maddesinin lafzına ve ruhuna daha tutarlı bir uygulama gerçekleştirilmiş olur. Dolayısıyle Noterlik Hizmetleri alanında da işbirliği ve bütünleşmeye doğru olumlu bir adım atılmış bulunmuştu.
1995 Yılında KKTC Noterler (Tasdik Memurları) birliği kuruldu ve Türkiye Noterler Birliği ile yeniden sağlam ve iyi ilişkiler ve tam destek alındı.Bu arada Türkiye Noterler Birliği Genel Sekreteri ,değerli hocamız, Asım KAYABEKMAN’ın katkılarıyla KKTC Noterlik Yasası Taslağı hazırlandı ve zamanın Maliye Bakanı Salih Coşar tarafından da Yasa Tasarısı haline getirilerek son şekli verildi. Bakanlar Kurulu’na defalarca gönderilmeye hazır halde beklemede iken bir türlü Bakanlar Kurulu’na götürülemeyen Yasa Tasarısının, yakın bir gelecekte kanunlaşması ülke menfaatleri ve devlet ile vatandaşının hukuki güvenliği yönünden son derece önem arz etmektedir.
Türkiye Noterler Birliği’yle var olan iyi ilişkiler sonucu ve eskiden beri hayal edilen Noterler GÜNÜ bayramı bu arada 1997 yılında K.K.T.C.’nde kutlandı. Dönemin Hükümet yetkilileri ile de görüşen T.N.B.Yönetim Kurulu üyeleri ve Türkiye Noterleri o günden beridir kanunlaşacak olan KKTC Noterlik Yasası’nın hayata geçmesini sabırsızlıkla beklemektedirler.
Türkiye’de Noterlik Kanunu 1972 yılında yürürlüğe girmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesiyle bu mesleği ifa edenlere Noter sıfatı verildi.1972 yılında-noterlik kanunun yürürlüğe girdiği günlerde- Türkiye genelinde 726 noterden sadece 156’sı hukuk fakültesi mezunu idi. Diğerleri ilkokul mezuniyetinden lise mezuniyetine ve hukuktan gayrı fakültelerden mezun olan kişilerden oluşurdu.Daha üç yıl öncesine kadar Türkiye genelinde noterlik yapan 18 adet ilkokul mezunu noter vardı. Ancak şu anda emekliye ayrılmışlardır ve/veya mesleği bırakmışlardır.1972 yılında geçen yasayla; bu tarihten sonra Noter olacak kişilerden Hukuk Fakültesi mezuniyeti ve diğer nitelikler aranmaya başlandı.
Noterlik müessesesi her ülkede tasdik memurluğu müessesesinden başlamıştır ve gelişen sosyal yapı içerisinde her ülke bu yasasını da ele alıp uluslararası hukuk literatüründe adı Noterlik olan bu tasdik memurluğu ve benzeri yasaları günün koşullarına göre çağdaş hale getirerek Noterlik Yasalarını kanunlaştırmışlardır. Her noterlik ayni zamanda tasdik memurluğu olduğu gibi, her tasdik memurluğu da noterliktir Noterliklerin yaptığı ; eski deyişle Tasdik Memurluğudur. Zira yapılan işin özünde tasdik ve onay vardır. Noterin asli görevi zaten yasalara uygun olarak tasdik ve onay yapmaktır. Tasdik Memuru kavramı dünyada artık kalmamıştır. ingilizlerin bir asırdan daha önce yaptıkları yasa bizim bugün hala uygulamamızda bulunmaktayken; yine ingilizler ingiltere’de bu yasalarını günün koşullarına uygun olarak yeniden düzenleyerek Noterlik Yasasını çağdaş gereksinimlere cevap verecek şekilde kanunlaştırmışlardır. ingiltere’deki Noterlik sistemi de ; K.K.T.C. ve Amerika ve benzeri ülkelerde uygulanmakta olan Anglosakson sistemi noterliktir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde; miadını çoktan doldurmuş olan Tasdik Memurları Yasası altında atanan tasdik memurlarının; yaptıkları işlemlerin bugünkü anlamıyla noterlik hizmeti olduğu hukuk literatüründe enine boyuna incelenmiş ve belgelenmiştir.
Yepyeni ve Modern parlamenter demokratik bir hukuk devleti olan KKTC’de maalesef el’an uygulanmakta olan Fasıl 39 sayılı vela tesbih vela temsil Noterlik Hizmetleri yasası iptidai şekli ile mazinin bir kalıntısıdır.
Bir hukuk devletinin bütün müesseselerinin kurulduğunu ve hukuki düzenle çalıştırıldığını iddia etmek ve kanıtlamak, adalet mekanizmasının kapsamı içerisinde, Noterlik Müessesesinin de çağdaş bir düzeyde kurulmuş ve işlerliğinin kazandırılmış olmasıyla kaimdir. Çağdaş noterlik müessesinin yapısının oluşturulması daha fazla sarfınazar edilemeyecek bir husustur.
Dileğimiz Kıbrıs’ta ve Anavatandaki ilgililerin bu hususa gereken titizlikle eğilmelerini kısa zamanda görebilmektir.
(Türkiye’de Noterlik Kanunu’nu 1972 yılında yasalaşmasıyla)
1-Noterlerin durumunun ıslahı
2-Noterlik işlemlerinin islahı gerçekleşmiştir.
Hukuki işlemlerin belgelendirilmesi, noterler tarafından yapılmaktadır. Noterlerce düzenlenen bir iş kağıdı ile kişiler, bazen borç veya taahhüt altına girmekte, yahut ta bir takım haklar veya yetkiler kazanmaktadırlar. Kanunlarımızın, noterliklerde düzenlenen iş kağıtlarını ‘resmi evrak’ olarak kabul ettiği göz önüne alınırsa, noterlik dairelerinin ve noterlerin önemi ile hukuk alanındaki yeri daha iyi anlaşılır.
Latince Notarus kelimesinden, Roma hukukunda Notari, islam Hukukunda Katibi Adil olarak tanımlanan müessese Türkiye’ye de Mukavelat Muharriri ve bilahare Katibi adil adı altında müesseseleşmiş ve sonra da Noter ismi ile bu günkü şeklini almıştır. Değişip-gelişen toplum hayatı ve hukuk karşısında, Noterlik müessesesi ile birlikte, Noter vazifesi gören kişilerde de değişme ve gelişmeler olmuş.1972 yılında kanunlaşan 1512 sayılı Noterlik Kanunu’ndan önceki kanunlarda Noterde bulunması gerekli şartlar ve vasıflar değiştirilerek Noterin kişiliğine daha fazla önem verilmiştir. Kanun koyucunun hedefi; gelişen ve değişen toplum düzenine ve hukuka Noterin en kısa zamanda intibak etmesini temin etmek düşüncesi, çok yerinde olmuştur. Bu gün değişip gelişen toplum hayatı ve hukuku karşısında Noterin sorumluluğu ve görevi de o derece ağırlaşmıştır. Noter, kendisini devamlı olarak yenileyip-geliştirmek zorundadır.
Hukukçunun görevi ’hukuku bilmek ve yaratmak’ olmak üzere iki yönlüdür. Hukukçu kendisine yazılı metinlerle tanınan ‘Kanunların tatbik’ işini ancak bu asli görevlerini yerine getirmekle başarabilir. Gerçekte Noter kendisine kanunların verdiği yetkileri aşıp, yeni bir hukuk kaidesi yaratamaz. Ancak: tatbik edeceği hukuk kaidelerinin, kanunların hem gerçek ve hem de şekil kaynaklarını bilerek, bunların ’Hukukilik-geçerlilik’ vasfını muhafaza edip, etmediğini araştıracaktır. Bütün bu bilgilerden faydalanarak Noter, kendisine beyan edilen ve tanzime muhtaç işlemin hangi hukuki kavrama temele dayandığını, ona uygun şekli, nasıl şekilleneceğini bulacak, tabir caiz ise yaratacak. ve yaptığı işleme yaşama gücü verecektir.
Bu gün için artık yalnızca kalıplaşmış şekilleri ezberlemek ve tatbik etmek Noterlik Müessesesine uygun düşmeyecektir.
Noter, belgeyi yazarken anlaşılır bir dil kullanmak ,cümlenin manasının bozulmaması için imla kurallarını titizlikle tatbik etmek zorundadır. Bu bakımdan; Noterin bir edebiyatçı ve dilci kadar olmasa bile yeter derecede yazma sanatına ve gramere vakıf olması önem arz etmektedir.
Noter’in kendisini yenileyip, geliştirmesinde dikkate alacağı bir başka bilim de psikoloji ve sosyoloji olacaktır. Noter çevresinin muamelesini yaptığı gibi çevresi haricinden gelen değişik şahısların da muamelelerini yapmak durumunda kalmaktadır. Değişik çevrelerden tanımadığı şahıslar önüne gelmektedir. Şahısların kimliklerinin ve ibraz ettiği belgelerin sahih olması Noter’in kendi düzenleyeceği belgenin geçerliliğini etkileyeceği cihetle, ibraz edenin tutum ve davranışlarını sosyal durumunu iyi incelemesi hem kendi muamelesinin selameti ve hem de bu muameleye güvenen kişinin veya kişilerin zarara uğramamaları bakımından bir başka yönde önem arz etmektedir. Bu sebeple Noter’in psikoloji ve sosyoloji bilimine de önem vermesi gerekecektir.
Nihayet Noter; Yüce Kitabımız Kuran’ı Kerim’in Bakara Suresi’nin 282.’nci ayetinde Cenabı-ı Hakkın ‘Sözleşmelerinizi adaletli bir katibe yazdırınız, katip doğru olarak yazsın, eksik yazmasın, rabbi olan Allah’tan sakınsın’ buyurduğu şekilde kişiler karşısında adaletle hareket eden, adil ve tarafsız davranan, muteber ve mutemet sır saklama mükellefiyetine azami titizliği gösteren bir kişi olmalıdır. Bu hususta Noter’e doğruyu bulmakta ve tarafsız kalmakta mantık, felsefe bilgisi ile vicdanı rehber olacaktır.
Türkiye’de noterlik islamiyet’in kabulü ile belirgin bir hale geldi. islamiyet’in kutsal kitabı Kuran’ı Kerim’in Bakara suresinin 282 ve 283’üncü ayetleri islamlar için noterliği zorunlu kılmıştır. Zikri geçen ayet mealen şöyle demektedir;
Ey iman edenler; muayyen bir vakte kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazınız. Bir adil katip aranızda onu adilane bir surette yazıversin. Yazarken de onu kendisine tanrının öğrettiği şekilde yazsın. Borçlu söyleyip tanrıdan korkarak haktan ve hakikatten bir şey eksiltmeden yazdırsın. Eğer borçlu sefih veya küçükse yazdırmaya muktedir değilse velisi adalet üzerine yazdırsın. Yazılırken iki erkek tanık bulundurun. iki erkek olmazsa bir erkekle iki kadın olsun ki, kadınlardan birisi unutursa diğeri hatırlar. Tanıklık için çağrılanlar bu görevden kaçınmasınlar. Borç az olsun çok olsun onu vade, miktar ve şartları ile yazdırmaktan üşenmeyiniz. Böyle yapmanız tanrı nezdinde daha uygun ve şahadet için daha sağlamdır. Ne yazan ve ne de tanıklar zararlandırılmasın. Ey tanıklar şahadeti gizlemeyiniz. Kim gizlerse onun kalbi günahtadır. Allah ne yaparsanız onu olduğu gibi bilir. Bu ayetlerle noterliğe verilen önem anlaşıldığı gibi tanrının öğrettiği gibi yazsın ayetinden de bunun belli kurallar dahilinde yazılacağı anlaşılır.
islam hukukunda belgelendirme işlerini görenlere Katibi Adil denir. Katibi adil olmak için belli vasıflar aranmaktadır. Bunun için iyi hal sahibi olmak, adaletle tanınmak, hukuk ve sak ilmine vakıf olmak gerekirdi. Burada gerçek Sak deyimi (kayıt ve dini şartlar dairesinde belge düzenlemeyi bilmek demektir. Bundan da islamiyet’te belge düzenlenmesinde şekle önem verildiği anlaşılır.
Osmanlı devletinde halkın resmiyet vermek istedikleri belgeler dini hükümlere göre kadı ve naipler tarafından yapılırdı.
Türkiye'de Noterlik Serbest Meslek mi Kamu Hizmeti mi?
NOTER ve Noterliğin Hukukumuzdaki Statüsü:
Türkiye’de Noterlğin bir kamu hizmeti olduğu Noterlik Kanununun 1.maddesinde açıkça belirtildiğinden bu hususta bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak, noterin memur mu yoksa serbest meslek erbabı mı sayılacağı konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Noterlerin ve noterliğin idare Hukuku bakımından bugüne kadar yapılmış olan sınıflandırmalardan herhangi birisine girmediği görülmektedir. Bir kamu hizmeti gören ve hizmet yönünden Devlete (Adalet Bakanlığı’na) bağlı olan fakat mali yönden bağımsız olan noterlerin ve noterlik müessesesinin kendine özgü (sui generis) bir statüsü vardır
Gerçi 5432 sayılı Vergi Usul Kanunun 203. maddesinde; Noterlerin ve noterlik ifa görevini ifa ile mükellef olanların ve borsa acentalarının resmi defteri kazanç defteri yerine geçer denilmiş olmasına göre resmi defterlerden ayrı olarak serbest meslek kazanç defteri tutulmasına gerek yoksa da yine de ortada bazı izaha muhtaç hususlar bulunduğu muhakkaktır. Noterlik gerçekten bir serbest meslek midir? yoksa kanunun 1.maddesinde yazılı olduğu gibi başlı başına bir kamu hizmetimidir, yahut bu iki şıkkın dışında kalan ‘Sui generis’ bir özellik mi taşımaktadır.?
5421 sayılı kanunun yerini alan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 66 maddesi serbest meslek erbabını tanımladıktan sonra 2 fıkrası ile;
Bu maddenin uygulanmasında gümrük komisyoncuları, bilumum borsa ajan ve acentalar, noterler ve noterlik ifa ile mükellef olanlar bu işleri dolayısıyla serbest meslek erbabı sayılırlar demek suretiyle noterleri serbest meslek erbabından kabul ettiğini görüyoruz.
Yalnız ne var ki; sözü geçen kanunun bu hükmü ile noterlerin serbest meslek erbabından sayılması münhasıran gelir vergisinin tahsili ve uygulaması yönünden olup aslında noterlerin serbest meslek kapsamı içine girmedikleri yine ayni kanunun 65.2 ve onu takip eden 66 madde ilk fıkrası hükümlerinden açıkça belli olmaktadır.
Nitekim sözünü ettiğimiz 65.2 madde; Serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır. dedikten sonra 66. maddenin ilk fıkrası da; Serbest meslek faaliyetini mütad meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır. tanımını ortaya koymuştur.
Bu hükümlerden şu sonuçlar çıkmaktadır; Noterlik faaliyetinin bir sermayeye ihtiyaç göstermekle birlikte şahsi mesaiye, ilmi ve mesleki bilgiye dayandığında ve ticari mahiyeti olmadığında ittifak mevcuttur.
Yine Noterlik faaliyetinin şahsi sorumluluk altında noterin nam ve hesabına yapılan bir iş olduğu da kuşkusuzdur.
Ama noterlik faaliyetinin bir işverene tabi olmaksızın yapılan bir iş olduğu söylenemez
Her şeyden önce noteri göreve Adalet Bakanlığı tayin eder. Yine Adalet Bakanlığının emri ile noterin işine son verilir.
Noter Adalet Bakanlığının emri ile izinli çıkar ve sürekli olarak Adalet Bakanlığının denetimi altındadır. Bu yönleri ile noterin işvereni Adalet Bakanlığıdır.
ikinci olarak noterler, Noter odaları yolu ile Türkiye Noterler Birliğine bağlıdırlar. Adalet Bakanlığının emir ve talimatlarının yanı sıra T.N.B.’nin genelgelerine de uymak zorundadırlar. Şu hale göre noterlerin mesleklerini ifada bağımsız oldukları iddia edilemez.
Kaldı ki noterlik faaliyetinin, avukatlık ve diğer serbest meslekler ile benzer bir tarafı da bulunmamaktadır.Örneğin;1136 sayılı Avukatlık Kanununun1.maddesi:Avukatlık bir kamu hizmeti ve sebest bir meslektir. Avukat görevini yerine getirmede bağımsızdır. demekte olmasına karşılık 1512 sayılı kanunun 1. maddesinin ‘Noterlik bir kamu hizmetidir. ’hükmü ile yetinmesi kanun koyucunun noterlik faaliyetini bağımsız saymadığının ve tam bir kamu hizmeti niteliğinde gördüğünün açık bir belirtisidir. Bu yönden noterlik hizmetinin bir avukatlık kamu hizmeti ile eş anlamda telakki edilmesinde isabet olmasa gerekir. Üstelik 1512 sayılı kanun noterliği kamu hizmeti olarak kabul etmiş olmaktan daha öteye geçerek noterleri kamu hizmeti statüsü içine de sokmuştur. Bu cümleden olarak hakimlik ve savcılık görevlerine intisap edenlerde olduğu gibi ayrık haller hariç noter olabilmek için de staj esasının konulduğunu Noter stajına kabul edilebilmek için adayların, Devlet memurlarında aranan şartları haiz olmalarının öngörüldüğünü, noterlerin atanması, izinli çıkması ve izin tecavüzü hallerinde yine devlet memurlarına uygulanan işlemlerin ve müeyyidelerin kabul edildiğini, noter dairesinin resmi bir daire sayılıp evrak ve defterlerinin temin ve imhasında devlet daireleri hakkındaki hükümlere tabi tutulduğunu, günlük çalışmanın ise resmi dairelerin çalışması ile birlikte başladığını, keza noterlerin görevleri sırasında veya görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı Türk Ceza kanununda yazılı devlet memurlarını ilgilendiren hükümler uyarınca cezalandırılacakları gibi yine görev sırasında veya görevleri sebebiyle kendilerine karşı işlenen suçlarda da ayni kanun hükümlerinin uygulanacağının belirtilmiş olduğunu görmekteyiz.
Nihayet toplum içindeki önemli yerini belirtmesi bakımından 275.sayılı kanun ile noterlik hizmetlerinin grev ve lokavttan yasaklanmış olması cihetle bu konuda dikkati çeken bir husus bulunmaktadır.
Bütün bunlardan anlaşılmakta olan, noterlik faaliyetinin adı başka, kendisi yine başka, açıkçası unvanı muhtevasına uymayan bir görünüm içinde olduğudur.
Bir serbest meslek fakat bağımsız değil.
Kamu hizmeti ama kamu hizmetini yürütenlere Devletçe öngörülen pek çok güvenliklerden yoksun.
Fakat şu gerçek ki noterlik riski çok, sınırsız sorumluluğu olan bir meslektir de Bir dalgınlık, bir ihmal zaman gelir ki hakim karşısına çıkarır sizi. Tıpkı uykusuz bir şoförün bir saniye içinde kendisini otosuyla birlikte uçurumun dibinde bulmasına benzer bu.
Notere iş yaptıracak kimsenin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerini tamamen öğrenmekle yükümlüdür.
Hukuki anlaşmazlıklarda en önemli sorun iddia ve savunmanın ispatıdır. Bir dava ne denli haklı olursa olsun, ispat edilemezse kazanılma şansını haiz olamaz. Bu nedenledir ki hukuk uygulayıcıları için ispat vasıtası olmayan bir davanın açılması söz konusu edilemez. Bir davanın ispatlanmasını sağlayan vasıtalar topluca delil olarak adlandırılır ki bunların başında yazılı deliller, belgeler gelir. Bir davanın yazılı delile dayandırılması, kazanma olanağını artırır. Onun için hukuki ilişkilerin elden geldiği kadar yazıya geçirilmesi, çağımızda büyük bir önem taşır.
Noterlik hukuk hayatının vazgeçilmez bir kuruluşudur. Özellikle anlaşmazlıkların çözümlenmesinde yazılı belgelerin taşıdığı önem dikkate alınırsa Noterlik Kurumunun hukuk alanındaki yeri daha iyi anlaşılır.
Noterliğin hukuk hayatındaki yeri yalnız hukuki ilişkilerin belgelendirilmesiyle kalmaz, hukuki ilişkilerin belgelendirilmesinde başvuranlara yol göstermenin bu hizmetin önemini bir kat daha arttırdığı kuşkusuzdur. Zira hukuki ilişkinin tespiti için notere başvuran kişi, çoğu zaman bu ilişkinin tespit biçimi üzerinde bilgi sahibi değildir. Bundan başka kimi hallerde belgelendirmelerden sonra da yapılacak işlemler bulunduğunun başvuranlarca bilinmemesi, Noterlerin yol göstericilik niteliğinin önemini bir kat daha artırmaktadır.
Noterlik kanunlarla kendisine görevler verilmeden önce de hukuki işlemler ve anlaşmazlıklar var idi. Yani insanların birbirlerine olan ihtiyaçları ve buna bağlı olarak meydana gelen ilişkileri sonunda ortaya hukuki işlemler anlaşmazlıklar çıkmıştır. o halde noterlik işlemlerinin hukuki olan kısmı ve bunların saptanması ve bu yüzden çıkan anlaşmazlıkların önlenmesi ihtiyacı insanlık tarihi kadar eskidir. Ancak insanlar arasındaki bu ilişkilerle ilgili işlemlerin okur yazar ve zamanın mutemet insanı olarak tanınan inanılır kimselere yazdırılarak durumun saptandığı gerek işin niteliğinden gerekse evvelce ilgililer tarafından yapılan incelemelerden ve hayatın tabii akışından anlaşılmaktadır.
Gelişimin normal akışına göre, başlangıçta yazı da kullanılmamış, tanıkla veya malın inanılır şahsa verilmesiyle yetinilmiş olması da olanak içidir. Hukuki işlemlerin gittikçe artması ve gelişmesi üzerine yazılı yola gidildiği, yazanların özel şahıs iken gittikçe resmiyet kazandıkları konu ile ilgili incelemelerden anlaşılmaktadır.
Şu halde noterlik işlemleri ve görevi Devlet Kuruluşları tarihi kadar eskidir. Devamlı olarak gelişme göstermiş ve gittikçe resmiyet kazanmış ve bu konuda geniş ve önemsenmesi zorunlu bir hukuk kuramı meydana gelmiştir.
Noterlik Neden kaldırılamaz veya devletleştirilemez?
Noterlik, devletler gelişiminin normal ve zorunlu sonucu olarak ortaya çıkan kuruluş olduğundan kaldırılamaz. Ferdi teşebbüse yer vermeyen komünist ülkeler dışında, devletleştirilemez.
Noterlik işlemlerinin yapılmasını koşullar zorlamaktadır. işlemlerden vaz geçilemeyeceğine göre, bunu yapacak olandan da vaz geçilemez.
Ferdi teşebbüse olanak tanıyan ülkelerde devletleştirelemez.Çünkü:1Bu işleri devlet memurlarının yapması halinde işler bugünkü kadar ciddiyet ve süratle yapılamaz..2-Gittikçe ihtisaslaşan ve geniş hukuki bilgi isteyen bir iş olduğundan, devlet memurunun bu şekilde yetişmesi uzun zaman alır. Devletin vereceği maaşla, göreceği diğer işler arasında bu işi yüklenecek pek az kimse çıkar. 3.-Noterlik kuruluşlarının masraflarını noterin yapması bakımından (maaş, kira, malzeme, kırtasiye) devlet büyük bir harcamadan kurtulmaktadır 4- Noter olanları beslemek ve emekli olunca da bakmak külfetinden kurtulmaktadır.5-Noterler bir diğer taraftan devlete vergi öderler. Damga vergisi ve devlet gelirlerini artırırlar.6-Devletleştirme halinde, noterlik işlemlerindeki yanlışlık ve aksaklıklardan önce devlet sorumlu olacak sonra memuruna rücu edecektir. Noterler, devleti böyle bir ödemeden korudukları gibi nemelazımcılık da yoktur. Böylece noterlik gerekli ve zorunlu bir kuruluştur. Kaldırılması veya devletleştirilmesi söz konusu olamaz
Bibliyografi
Güneş Şişman
TNBHD(Türkiye Noterler Birliği Hukuk Dergisi) 15 Mayıs 2001 Sayı: 110