Noterlerin Tarihçesi
Ülkemizde ve diğer ülkelerdeki Toplumsal yaşamda kamu düzeninin sağlanması ve bu anlamda emniyet ve güven tesisi önem arzeder. Insanlar karşılıklı güven esasına dayalı olsa bile yaptıkları işler sebebiyle elde etmeyi umdukları haklarının teminat altına alınmasını sağlayan bir güven müesesesinin varlığına ihtiyaç duyarlar.
Toplumsal yaşam gereklerinden olan hukuki ve medeni ilişkiler sebebiyle yapılan iş ve işlemlerin belgelendirilmesi, onlara resmiyet ve hukuki kuvvet ve anlam kazandırılması, yani bunların karşılıklı hak ve borçların belli ve ispat edilebilmesi için ibrazı mümkün olan belgeler haline getirilmesi de öncelikli gereklilikler arasındadır.
Noterlerin ana işlevi kişi ve kurumların karşılıklı iradeleri ile taraf oldukları hukuki işlem ve bu işlemler sebebiyle düzenlenen kağıtlara hukuki güvenliği temin ve bunları muhafaza etmek, ilgili/yetkili makamlar tarafından talep edildiğinde de ispat vesikası olarak ibraz etmektir.
Noterlik Deyimi Kaynağı
Noter kelimesi, Latince notarus’dan gelir ve not tutan, süratle yazı yazan, seri yazı yazan anlamını taşır. Tarihin her devresinde,kişiler arasındaki hukuki ilişkilerin belirli şekillere uygun olarak düzenlenmesi ve bunlara resmiyet verilmesi lüzumu hissedilmiş ve böylece günün ihtiyaçlarına göre gelişim kaydederek dünyadaki bugünkü noterlik müessesesi doğmuştur. Eski Roma’da, belirli formalitelere uyarak senet, sözleşme ve sair işlemleri düzenleyenlere, katip anlamına gelen notarii denirdi.
Noterlerin Toplumsal Önemi
Noterlik müessesesinin toplumsal önemi oldukça büyüktür. Zira, her ne kadar kişilerin hakları kanunlarla teminat altına alınmış ve ihlalleri durumunda mahkemelerin koruması sağlanmış ise de, özellikle Özek Hukuktan doğan bir çok hakkın etkin olarak kullanılması ve kolayca ihlal edilememesi açısından noterlik müessesesi çok önemli bir işleve sahiptir.
Diğer bir ifadeyle; mahkemeler önlerine gelen uyuşmazlıkları çözümlediği halde, noterler, yaptıkları işlemlere resmiyet kazandırmakta, o işlemlerle ilgili olarak uyuşmazlık çıkmasını büyük ölçüde azaltmakta ve çıkan uyuşmazlıkların kolayca çözümlenmesine yardımcı olmaktadır. Böylece noterliğin toplumsal barışa katkıda bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
işte bu önemli işlevi nedeniyledir ki, noterlik müessesesi tarih içerisinde hemen hemen her toplumda değişik ad ve statülerde yerini koruya gelmiştir.
Noterlerin Tarihçesi
Tarihin her devrinde noterlik müessesesi dünya devletlerinin hukukunda özel bir yer işgal eder. Her devlet kendi milli yapısına göre bir belgelendirme teşkilatı meydana getirmiştir. Bu teşkilat her devlette ayrı bir yapıya sahip olmakla beraber yapılan işlerin mahiyeti hemen hemen aynıdır.
Noterliğin tarihi milattan önceye kadar uzanır. Eski Roma’da (Notarii) denilen ekseriyeti köle veya ücretli katip olan kişiler belli kurallara uyarak kişilerin hukuki işlemlerini belgelendirirlerdi. Hukukçu Ulpianos zamanında bunlara yeniden bir düzen verilip geliştirilerek Tabellion adı verildi. Daha sonra bunlar belediyelerin murakabasına verilen loca halinde teşkilatlandırıldı. Romadaki bu teşkilat zamanla diğer Avrupa Devletleri tarafından benimsendi.
Bilindiği üzere hukuk, toplum münasebetlerinin zorunlu sonucudur. Hukuk, Her toplumun ekonomik, sosyal, ahlaki şartlarına göre gelişen ve değişen sosyal çevrenin meyvesi olduğuna göre, sürekli bir başkalaşma ve olgunlaşma halindedir.
Hukuk ve hak en az iki kişinin arasındaki ilişkiden doğduğuna göre Robenson’un adasında olamamıştır. Hak ve hukuk böylece insanlığın ve medeniyetin gelişip, sosyal hayatın değişmesi ile başkalaşıp, olgunlaşmıştır. Başlangıçta bütün kişilel ilişkilerin, aile ilişkileri ile özetlendiği sosyal durumdan hareketle içinde bütün bu ilişkilerin ferdin hür iradesinden doğduğu bir büyük sosyal düzene erişmiştir. Esirlik durumu yok olmuş, yerini hizmetçinin efendisi ile olan sözleşmeli ilişiği tutmuştur. Daha ilerde bugün, takım sözleşmeleri doğmuştur. iş hukuku gelmiştir. Kadın vesayet altından çıkmış, rüşte erişmesinden evlenmesine ve diğer ilişkilerinde sözleşmeli münasebetleri kurulmuştur. Borç münasebetleri; alacaklının hakları, borçlunun mükellefiyetleri ve borcun zamanla konusu bakımından birçok değişiklikler geçirmiş, ticaret hukuku ve ticaret hukukunda senetler ve şirketler hukuku gelişmiştir. Böylece toplum münasebetlerinin gelişmesi, hukuku da geliştirerek insanın iradesi değer kazanmış ve insanlar arasındaki hukuki münasebetler statüden mukaveleye doğru inkişaf etmiştir.
Bu kadar gelişen ve değişen insan münasebetleri ile, değişen ve gelişip olgunlaşan hukuk neticesinde de birçok hukuki müesseseler, mefhumlar ve sözleşme tipleri çıkmıştır. Bundan sonra da daha başkalarının çıkacağı muhakkaktır.
Roma Hukukunda Noterlerin Gelişimi
Bugünkü anlam ve işleviyle noterlik müessesesine Roma Hukukunda rastlanmamaktadır. Genellikle köleler veya ücret alan kimselerden oluşan ve hem hızlı hem de güzel yazı yazan katipler notarii olarak adlandırılmaktaydı. Bunlar, kamu hizmeti gören katipler ve mahkeme katipleri olarak ikiye ayrılmaktaydılar.
Notariilerin sözleşme tanzim etme işleri Ulpianus zamanına kadar devam etmiştir. Ulpianus zamanında ise sözleşme tanzim ve tasdik işleriyle meşgul olan kimselere Tabellion adı verilmiştir. Bu kimselerde memur sıfatı bulunmamakla birlikte,bir ücret karşılığında senet ve sözleşme tanzim etmeye yetkili kılınmışlardı.Zamanla yapılan ıslahatlarla Tabellionlara devlet tarafından izin verilmesi esası kabul edilerek bunlar belediye makamlarının denetimi altında lonca şeklinde teşkilatlanmışlardı.
Senet ve sözleşme tanziminde Tabellionlar belirli kurallara riayet ederler, tanık dinler, düzenledikleri evrakı imzalardı. Roma Devleti’nde 4.ve 5. yüzyıllarda yapılan ıslahatlarla,kamu hizmeti gören mercilerdeki katiplere exceptores,kayzer nezdindeki katiplere ise kayzer katibi (notariisi) adı verilmişti. Kayzer katipleri (notariileri) özel yerlerde görev yaparak bütün hukuki işlemleri tanzim ederlerdi.
Cermen Hukukunda Noterlerin Gelişimi
Romalıların kurdukları Tabellion teşkilatı Cermenler tarafından geliştirilerek 7. ve 8.yüzyıllarda Krallık ve Kilise işlerini görmek üzere iki ayrı müessese ihdas edilmiştir. Burada, krallığa ait işlerin Kral tarafından tayin edilen kimseler, Kiliseye ait işlerin ise Kilise tarafından tayin edilen kimseler tarafından tanzim edildiğini görmekteyiz. Böylece Cermen Hukukunda noterler resmi memur statüsüne kavuşmuşlardır.
Alman Hukukunda Noterlerin Gelişimi
Cermen hukukundaki noterlik müessesesi Alman Hukukunda biraz daha geliştirilerek 1870 yılından itibaren eyaletlere göre değişiklik gösteren bir görüntü kazanmıştır.
Buna göre; bazı eyaletlerde, noterlik sıfatına sahip olan kişi yalnızca noterlik mesleğini icra edebilmekte, bazı eyaletlerde ise hukuk mezunu olanlar noterlik görevini yürütmektedirler. Diğer bazı eyaletlerde ise noterlik devlet memurları eliyle yürütülmektedir. Bu memurlar bazı eyaletlerde tam bir hukuk eğitiminden geçmiş olan kimselerden seçilirken bazı eyaletlerde ise sıradan (orta dereceli) memurlardan seçilmektedir.
Fransız Hukukunda Noterlerin Gelişimi
Fransa’da ilk zamanlar Sinyorlar tarafından, daha sonra mahkemelerce yürütülen noterlik işleri için Kral 9.Lui tarafından 1270 yılında Paris’e münhasır olmak ve ikişer kişi olarak çalışmak üzere altmış mutemet tayin edilmiştir. Kral 4 Hanri ise 1579 yılında resmi evrak tanzim ve tasdik işini gören kişileri birer kişi olarak noter unvanıyla atanan ve babadan oğula geçen bir sisteme dönüştürmüştür. Kral 14.Lui 1766 tarihinde bu teşkilatı genişleterek noterlere kral armasını içeren mühürü bağımsız olarak tasdik işlerinde kullanma yetkisini tanımıştır. Aynı dönemde kralın, sinyorların ve kilisenin de ayrı ayrı noterleri bulunmaktaydı. Krala mensup noterler Fransa’nın tamamında, sinyorlara mensup noterler ise sinyor arazisi içinde tanzim ve tasdik işlerini yaparken, kilise tarafından tayin edilen noterler kiliseler için çalışırlardı.
1789 Fransız ihtilalinden sonra ise noterliğin bugünkü kimliğini kazandığını görmekteyiz. 16/03/1803 tarihli kanunla ‘natair-public’ adı altında kurulan noterliklere tayin edilen noterlerin yetkileri bulundukları vilayetlere hasredilmiş, daha önce krallık, sinyorluk ve kilise nezdinde yürütülen tanzim, tasdik ve tescil işleri, kaydı hayat şartıyla görev yapan noterlere verilmiştir. Bugün de noterlik hizmetleri iki farklı statüdeki noterlikler eliyle yürütülmektedir. Bunlar; Genel Hukuk Noterlikleri ile Yerel Hukuk Noterlikleridir.
ingiliz Hukunda Noterlerin Gelişimi
ingiltere’de noterler, başlangıçta kilise hukukunun memurları olarak Kral ve Papa adına hareket ederlerdi. imza ve resmi mühürleri ile resmi senet düzenleme yetkisini kazanmaları ise 12.yüzyılda olmuştur. Bunun için kilise noterleri, genel noterler ve bölgesel noterler noterlik hizmetlerini yürütmektedir.
isveç Hukukunda Noterlerin Gelişimi
Noterlik müessesesi; isviçre’ye, yazılı hukuk sistemini kabul eden Fransız topraklarından geçmiştir. ilk zamanlar kilise tarafından tayin edilen memurlar eliyle yürütülen noterlik hizmeti, daha sonraları kral tarafından atanan kişilerin oluşturduğu teşekküllerde yerine getirilmiştir. ilk olarak 16.yüzyılın başlarında noterlikle ilgili kanun ve sair mevzuat oluşmaya başlamışsa da, müessesesinin gelişimi her kantonda aynı olmamıştır. Noterlik müessesesi isviçre’nin değişik kantonlarında bugün de farklı usul ve esaslarda yer almaktadır.
Türk Hukunda Noterlerin Gelişimi
Tanzimattan Önceki Dönem:
Tanzimattan önceki dönemde Osmanlı Devleti’nde islam Hukukunun çok büyük ölçüde hakim olduğunu görmekteyiz. Bu bağlamda noterlik de bu hukuk sistemine uygun olarak gelişmiştir.
islam hukukunun noterliğe çok büyük önem verdiğini ilk bakışta söylemek mümkündür. Zira, islam Hukukunun temel kitabı olan Kur’an-ı Kerim’in ikinci (Bakara) süresinin 282’nci ayeti bu konuda önemli hükümler ihtiva etmektedir. Anılan Ayet’i Kerime’nin meali şöyledir: ’Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir katip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir katip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın(her şeyi olduğu gibi)yazsın, Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile-biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için-iki kadın (olsun).Çağrıldıkları vakit şahitler gelmemezlik etmesin. Büyük veya küçük, vadesine kadar hiçbir şeyi yazmaktan sakın üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah nezdinde daha adaletli. şahadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır. Bu durumda onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur.(Genellikle) alış-veriş yaptığınızda şahit tutun. Ne yazan, ne de şahit zarara uğratılsın. Eğer bunu yaparsanız (zarar verirseniz) şüphe yok ki,sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah’tan korkun. Allah size gerekli olanı öğretiyor. Allah her şeyi bilmektedir.
Bu ayetteki borç kavramı bütün borçlara şamildir.
Bu ayetin gereği olarak islam devletlerinde katib’i adiller noterlik hizmetlerini yapmışlardır. Katib’i adillerde aranan özellik, hiçbir şahsa düşmanlıklarının olmaması,adil,güvenilir ve senet,sözleşme ve sairenin formüle edilmesinde bilgili olmalarıdır.
Osmanlı Devleti’nde ise Tanzimata kadar, noterlik görevi, dini hükümlere göre, kadı ve naipler (kadı yardımcıları) tarafından yerine getirilmiştir.
Tanzimattan Sonraki Dönem:
Tanzimat’tan sonra başlayan Batılaşma hareketleri çerçevesinde Fransız Ticaret Kanunu’nun 1849 tarihinde Ticareti Berriye,1853 tarihinde ise Ticareti Bahriye kısmı iktibas edilerek yürürlüğe girmiş ve 1860 yılında da Ticaret Mahkemeleri kurulmuştur. Bu gelişmeleri müteakiben 1868 yılında da Ticaret ve Deavi Kalemi Nizamnamesi yürürlüğe girmiştir. Böylelikle, kadı ve naiplerin yanında, ticaret işlerine müteallik olup ticaret mahkemelerine sunulacak işler için noterlik müessesesine sistemli olarak ilk adım atılmıştır. Bu nizamnamenin 1.maddesi ile deavi kaleminin görevleri arasına; kara ticaretine ait her nevi sözleşme, vekalet, kefalet, itirazname, senet, evrak ve sairenin tasdiki ile istek halinde düzenlenmesi, Türkçe olmayan ve ticaret mahkemelerine verilecek evrakın Türkçe’ye çevrilmesi gibi işler dahil edilmiştir. Anılan Nizamnamenin 17.maddesinde de tanzim işinin şekli gösterilmiştir.
Mecellenin yürürlüğe girmesinden sonra, Fransız Noterlik Kanunundan esinlenerek hazırlanan Mukavelat Muharrirleri nizamnamesi kabul edilmiştir. Daha sonra bunun yetersiz kalması üzerine isviçre ve Avusturya Noterlik Kanunlarından yararlanılarak hazırlanan Katibi Adil Kanunu Muvakkati 1913 yılında kabul edilmiştir. Bu kanunla birlikte noterliğin ilk defa devlet himayesine mazhar olduğunu söylemek mümkündür. Bu kanuna rağmen,1924 yılına kadar şerriye ve nizamiye mahkemeleri, katibi adillerin yanında tanzim ve tasdik işlerine devam etmişlerdir.1924 yılında katibi adil (noterlik) teşkilatının yerleşmesinden sonra tanzim ve tasdik işleri tamamen katibi adillere bırakılmıştır. Katibi Adil Kanunu Muvakkati 1939 yılına kadar yürürlükte kalmıştır.
Cumhuriyet Dönemi:
Cumhuriyetin ilanından sonra Türk Hukuk Sisteminde devrim niteliği taşıyan kanunların kabul edilmesi karşısında katibi adil Kanunu Muvakkatinin yeni mevzuat karşısında uygulanabilmesi zorlaşmış ve bir çok karışıklığa sebep olmuştur.29/04/1926 tarihinde adı Noterlik Kanunu olarak değiştirilen bu Kanunun modernleşen hukuk sistemimizle uyumlaştırılması için çalışmalar başlatılmış ve bunun sonucunda isviçre’nin Lozan ve Neuchatel kantonları ile Avusturya Noterlik Kanunları göz önünde tutularak ve istanbul noterlerince hazırlanan layihadan da yararlanılarak 3456 sayılı Noterlik Kanunu kabul edilmiş ve bu kanun 01/09/1938 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
3456 sayılı Noterlik kanunu da zaman içinde artan ve değişen ihtiyaçları karşılamaktan aciz kalmış, bu arada 1942,1945,1948,1952,ve 1959 yıllarında değişikliklere uğramıştır. Bu kanunun da ihtiyaçlara cevap verememesi üzerine halen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu hazırlanarak kabul edilmiş ve 05/05/1972 tarihinde yürürlüğe girmiştir.